Bu yazı, Türkiye’de kadın kooperatifleri için mevcut duruma genel bir bakış niteliğinde. Konu kadınlar olunca Türkiye’deki cinsiyet eşitsizliğini hatırlatarak yazıya başlamanın yerinde olacağını düşünüyorum.
Türkiye’de Cinsiyet Eşitsizliği
Cinsiyet eşitsizliğine ilişkin farklı göstergeler bulunmakta. Bunlardan biri de kadınların işgücüne katılım oranı. Türkiye’de toplumsal olarak dezavantajlı gruplardan biri olan kadınlar iş yaşamına katılamıyorlar. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü OECD’nin “Tek Bakışta Devlet 2017” raporuna göre Türkiye, yüzde 33,8’lik kadın iş gücü katılım oranıyla OECD’ye üye ülkeler arasında son sırada bulunmaktadır (OECD, 2017). Çalışma yaşındaki 30 milyon kadından sadece 10,5 milyonunun iş gücüne katıldığı Türkiye’de, kadın iş gücü katılım oranının OECD’ye üye ülkelerin genel ortalaması olan % 63 düzeyine ulaşması için 8,5 milyon kadının daha iş gücüne dâhil edilmesi gerekiyor (GE Türkiye Blog, 2018).
Şelçuk Şirin (2018) “Cinsiyet Ayrımcılığının Faturası” başlıklı yazısında kadınların ekonomiye katkısının düşük olmasının ekonomik maliyetini şu şekilde özetliyor:
“Kadınları ekonomik hayatın dışında tutarak dünya ile rekabet etmek mümkün değil. Özellikle global rekabetin geldiği bu noktada karşı takım sahaya tam kadro çıkarken sizin oyuncuların yarısını saha dışında tutarak maçı kazanma şansınız yok. O yüzden de tüm kalkınma ekonomistleri hep aynı şeyi söylüyor: Kadınları ekonomik hayatın dışına iten ülkeler geri kalmaya mahkûm. İlerlemek için yapılması gereken, kadınları istihdama katacak mekanizmaları hayata geçirmek.”
Bu mekanizmalardan biri de kadın kooperatifleri olabilir mi? Kadın kooperatiflerinin mevcut durumu nedir? Karşı karşıya oldukları zorluklar nelerdir? Bu yazıda yukarıda sıraladığımız soruların yanıtlarını araştıran çalışmaları özetleyerek kadın kooperatiflerinin beklentileri ne ölçüde karşılayabildiklerini tartışmaya başlamak istiyorum.
Kadın Kooperatiflerinin Sayısı Artıyor
Türkiye’de kadın sahibi ve ortağı olan kooperatiflerin sayısı son on yılda 3 katına çıkmıştır (Duguid, Durutaş ve Wodzicki, 2015, s. 37). Bu hızlı gelişmenin nedenlerini aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
– Kadın haklarına ilişkin hareketlerin giderek gelişmesi,
– Kırsal ve kentsel alanlardaki üreten kadınların çoğunlukla el emeğine dayalı ürünlerini pazarlama ve değerlendirme konusunda örgütlenme gereksinimleri,
– Uluslararası Çalışma Örgütü ILO ve Uluslararası Kooperatifler Birliği ICA’nın istihdamı arttırıcı girişimleri yaygınlaştırma amacıyla öncülük etmeleri,
– Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü’nün Kadın Girişimi Üretimi ve İşletme Kooperatifleri ana sözleşmesini hazırlaması.
Kadın Kooperatiflerinin Mevcut Durumu
Kadın kooperatiflerine ilişkin kapsamlı bilimsel araştırmalar oldukça sınırlıdır. Dünya Bankası’nın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile ortaklaşa yürüttüğü “Türkiye’de Kadınların Ekonomik Fırsatlara Erişiminin Artırılması Projesi (2012-2017)” kapsamında, 101 kadın kooperatifi üzerinden yürütülen araştırma en önemli kaynakdır. Birincil verilerin yokluğunda, sektörün tamamını değilse de temsil edici bir kısmını kapsayan bu çalışma, kadın kooperatiflerinin mevcut durumu hakkında en önemli kaynaklardan biri durumundadır. Bu yazıda da ağırlıklı olarak sözü geçen çalışmanın sonuç raporuna (Duguid, Durutaş ve Wodzicki, 2015) odaklanacağız.
Çalışmada, kadın kooperatifleri için “kadınlar tarafından ve kadınlar için kurulan kooperatifler” tanımı benimsenmiştir. Bu nedenle de çoğunlukla kadın çalıştıran, kadınlar tarafından yönetilen, yönetim kurulunda kadınların bulunduğu ya da genel manada kadını destekleyen kooperatifler araştırma kapsamı dışında tutulmuştur.
Türkiye’de kadın kooperatifleri genellikle aşağıdan yukarıya doğru örgütlenmelerdir. Araştırmanın gösterdiği gibi kadın kooperatiflerinin çoğu yereldeki kadınlar tarafından kurulmuştur (s. 44). Dolayısıyla ortakların kooperatif içinde yönetişim ve liderlik süreçlerine güçlü katılımı söz konusudur. Kadın kooperatiflerinin kuruluş amacı kadınların sorunlarını çözmektir. Anket çalışmasının sonuçlarına göre kadınlara iş sağlamak, kadınları sosyal açıdan güçlendirmek ve kadınların ortak sorunlarına çözüm bulmak kuruluş nedenleri arasında ilk üç sırada yer almaktadır.
Kadın kooperatiflerinin çıkış noktasındaki ekonomik fikir, genellikle kadınlar arasında çok yaygın olan ev eksenli çalışma çerçevesinde gerçekleştirdikleri faaliyetlerin kooperatif bünyesine aktarılması olmaktadır. Yani kooperatif ortakları daha önceden deneyimledikleri bir çalışmayı tek başına yapmak yerine diğer kadınlarla birlikte çalışmaya yönelmektedirler. Bu noktada kadın kooperatiflerinin ekonomik fayda yanında ve sosyal fayda yaratma kapasitesi de görülmektedir.
Ölçek Sorunu
Kadın kooperatifleri, ortak sayısı çoğunlukla 25’i aşmayan küçük ölçekli yapılardır. Ortakların çoğunluğu eğitim düzeyleri farklı, 40-60 yaş aralığında, evli ve çocuklu kadınlardır. Bu tespitten hareketle, genç kadınların kadın kooperatiflerine düşük katılımının nedenlerinin araştırılmaya değer olduğunu düşünüyorum.
Kadınların çoğu bağımsız olarak ilk gelirlerini kooperatiften elde etmişlerdir ve bu gelir ev halkı açısından önemli olduğu kadar kadınların öz saygıları açısından da önemlidir. Ancak kadınların kooperatiften elde ettikleri gelirler oldukça düşük düzeydedir. “Ortakların % 29’u kadın kooperatiflerinden aylık 0TL ila 250TL, % 21’i aylık 251 TL ila 500TL arasında gelir elde etmektedir (s. 56).” Çok yetersiz olarak görebileceğimiz bu gelirler gerçekte hanehakı gelirlerinin önemli bir kısmını oluşturmaktadır. “Katılımcıların %25’inin aylık hanehalkı geliri 750 ila 1.500TL arasında, %8’inin ise 3.500TL’nin üzerindedir (s. 57)”.
Dış sermayeye erişimi az olan bu küçük kooperatifler, gelirlerinin çoğunu ürün ve hizmet satışından elde etmektedirler. En fazla gelir yaratan üç ürün gıda, el işleri ve tarımsal ürünlerdir. Hizmetlerde ise lokanta/gıda satış yeri, el ürünleri/hediyelik eşya dükkânı ve eğitim en önemli gelir kaynakları olmaktadır (s.62).
Türkiye’de kadın kooperatiflerinin genel kooperatifçilik sektörü ve kamu kurumları ile kuvvetli ilişkilerinin olmadığı, en önemli destek kaynaklarının kendileri olduğu raporun önemli tespitlerinden biridir. Eğitim veya fon destekleri konusunda en büyük yardım diğer kadın kooperatiflerinden sağlanmaktadır.
Beklentiler Ne Kadar Karşılanabildi?
Türkiye’de çoğu kadın kooperatifi, kendilerine özellikle hükümet tarafından yüklenen anlam ve sorumlulukları karşılamakta yetersiz kalmaktadır (KEİG Platformu, 2018). Elbette yoksullukla mücadelede, istihdam yaratmada, kadınların güçlendirilmesinde ve dolayısıyla kalkınmada kadın kooperatifleri önemli bir potansiyele sahiptir. Ancak uygulamada, kadın kooperatiflerinin yasal ve ekonomik güçlükler karşısında ezildiğini, sürdürülebilir girişimlere dönüşemediklerini görüyoruz.
Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı (KEDV) Başkanı Şengül Akçar, 5. Kadın Kooperatifleri Buluşmasında (2015), karşılaşılan başlıca sorunları ölçek, finansman, yönetim ve mevzuata uyum sağlama güçlükleri ile genel kooperatif hareketi ile yeterli bütünleşmenin sağlanamaması olarak özetlemiştir.
Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi KEİG, kadın kooperatiflerinin karşılaştıkları sorunları daha spesifik olarak sıralamaktadır (KEİG, 2018):
– Yasal prosedürlerin ve yükümlülüklerin yeterince bilinmemesi
KEİG’in aşağıda alıntıladığım eleştirisinin kooperatifçilik sektörüne girmek isteyen kadınlar kadar politika yapıcılar tarafından da mutlaka dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum.
“Birçok durumda kadınlar yasal yükümlülükleri bilmeden ve hiç kooperatifçilik eğitimi almadan kooperatif kurmaya teşvik ediliyor ve son derece ciddi sorunlarla karşılaşıyorlar (KEİG, 2018).”
Belli prosedürlerin işlediği süreçlerin bilinmemesi veya önemsenmemesi bunlardan muaf olunabileceği anlamına gelmediğinden bu konudaki bilgi yetersizliği maddi kayıplara yol açabilmektedir.
– Kooperatif kurma ve işletme masraflarının fazlalığı
Kuruluş sürecinde ve kooperatifin sürdürülmesinde çeşitli vergi yükümlülükleri ve giderler vardır ve bunlar mikro ölçekli kooperatifler için önemli bir yük anlamına gelmektedir. Kadın kooperatiflerine farklı bir rol biçilmesine karşın vergisel açıdan, diğer kooperatiflerden ve kâr amacı güden diğer tür işletmelerden farklı konumda değildirler. Aynı oranda kurumlar vergisi ödemektedirler. Vergi muafiyeti ya da indirimi olmadığından hiç kazanç elde etmedikleri halde çeşitli vergileri ödemek, kooperatiflerin mali yapılarını olumsuz etkileyen faktörlerden biridir.
Bir kooperatif ortağının sözleri kadın kooperatifleri üzerindeki yükü en iyi biçimde özetlemekte:
“Vergi, noter masrafları, muhasebe ve diğer giderler çok yüksekti, hala öyle. Sigorta primleri çok yüksek olduğu için ortaklarımızı sigortalayamadık. Kayıtsız iş yapmamaya çok özen gösterdik, fakat bu bizim giderlerimizi çok artırdı ve sonunda hiç para kazanamadığımız bir noktaya geldik (Duguid, Durutaş ve Wodzicki, 2015, s.64).”
Anket katılımcılarının verdikleri yanıtlar, destek sorununa da dikkat çekmektedir (Duguid, Durutaş ve Wodzicki, 2015, s.119). Kadın kooperatifleri en çok desteğe ihtiyaç duydukları alanları ürün/iş geliştirme, mali/örgütsel destek ve teknik destek/danışmanlık olarak sıralamışlardır.
Destekleyici programların genellikle işletmeler ve sivil toplum kuruluşları için tasarlanmış olması, destek koşullarının çoğu durumda zorlayıcı olması gerçekte ekonomik ve sosyal amaçlı yapılar olan kadın kooperatiflerinin bu desteklerden yararlanmasını engellemektedir.
Kooperatifler daha çok yerel kuruluşlarla (belediye, kalkınma ajansları ya da dernek ve vakıflar) ile iletişim kurmakta ve destek almaktadırlar. SIMURG Kadın Kooperatifleri Birliği, Kadın Kooperatifleri İletişim Ağı KİA ve KEDV kadın kooperatiflerinin ikincil düzeydeki örgütlenmeleri (birlikler) olarak kadın kooperatiflerinin desteklenmesinde önemli rol oynamaktadırlar.
Ayakta Kalma Mücadelesi Devam Ediyor
Kadın kooperatifleri konusunda yapılmış başlıca çalışmaları incelerken aklıma Begonvil Kadın Kooperatifi Başkanı Funda Akçalı ile yaptığımız mülakat geldi. O söyleşide, Funda Akçalı’nın aktardığı kooperatifçilik deneyimi aslında tüm kadın kooperatiflerinin sorunları olarak okunabilir. Sorunlar ortak. İçsel olduğu kadar dışsal faktörler, kadın kooperatiflerinin zorlukla ayakta kalma mücadelesinin ötesine geçmelerini engellemekte. Bu noktada mevcut durumu uygulayıcılar gözünden değerlendirecek ve politika geliştirmeye ışık tutacak çalışmaların gerekliliğinden söz edebiliriz. Ya da Mutlu Şencan’ın kooperatiflerin yaşayabilmesi, büyüyebilmesi için gerekli koşulları tartışan yazılarında (2018a, 2018b) savunduğu ‘ekosistem oluşturma’ çözümünü hatırlatabiliriz.
Kaynakça
Duguid, F., Durutaş, G., Wodzicki, M. (2015). Türkiye’de Kadın Kooperatifleri’nin Mevcut Durumu. Dünya Bankası. Erişim
GE Türkiye Blog. (2018). 2018’de Ekonomik Büyüme İçin Kadın İş Gücü – I Erişim
Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı (KEDV). (2015). 5. Kadın Kooperatifleri Buluşması Raporu. Erişim
Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi (KEİG). (2018). Kadın Kooperatiflerinin Çıkmazı: Az Kazanç Çok Vergi. Erişim
OECD. (2017). Government at a Glance 2017. OECD Publishing. Erişim
Şencan, M. (2018a). İşçi Kooperatifleri için Kritik Başarı Faktörleri – I. Erişim
Şencan, M. (2018b). İşçi Kooperatifleri için Kritik Başarı Faktörleri – II. Erişim
Şirin, S. (2018). Cinsiyet Ayrımcılığının Faturası. Erişim
Comentários